1. Antalya Tekstil Bienaline Bildiri: 17. yy Hollanda Resimlerindeki Kültürel İmge ve Bu Resimlerdeki Kadınların Moda Anlayışları Arasındaki İlişkiye Bir Bakış



 

17. yüzyıl Hollanda resimlerindeki kültürel imge ve bu resimlerdeki kadınların moda anlayışları arasındaki ilişkiye bir bakış:

               İrem Arıkan Ekşi

ÖZET:

 

17. yüzyıl Hollanda -altın çağ tür ve portre resimlerindeki - kadın giysilerinin dönemin kültürü üzerinde yarattığı imge söylemi üzerine bir değerlendirme yapmak amaçlanmaktadır.

17. yüzyıl Hollanda ressamları, dönemin şair ve yazarları gibi içinde bulundukları toplumun kurallarına, giyenin ideallerine ve toplumdan beklenen uygun ahlaki atmosferle uyumlu olan sembollerle çepeçevre sarılmışlardı. Giysi tasvirleri de bu semboller ve kurallar çerçevesine bağımlıydı. Bu sunumda giysilerin yarattığı imgelemin, dönemin kültürel iklimine nasıl uyum sağlamaya çalıştığı ve giysiye ait söylemlerin nasıl işlendiği ele alınacaktır.

Roland Barthes, Moda Sistemi adlı çalışmasında moda üzerine bir göstergebilim teorisi yapılandırmaktadır.  17. yüzyıl Hollanda portre ve tür resimlerinde yer alan giysilerin kültürel dile etkili bir tamamlayıcı katman olarak katıldığı ve ayrıca kendi dili ile bir imgelemi anlamakta, onu aydınlatmakta ipucu olduğu varsayımları, Barthes'in teorik temeli üzerinden açıklanacaktır.

Bildiri modanın dili üzerine bir göstergebilim teorisi önermek iddiasında değildir; teoriden, inceleme yapmaya olanak sağlayan bir çerçeve olarak yararlanılmaktadır.   Resimlerden oluşan görsel malzeme göstergebilimin sunduğu bu teorik temel üzerinde yapılandırılıp değerlendirilerek sunulacaktır.

Anahtar sözcükler: On yedinci yüzyıl, Hollanda sanatı, moda, göstergebilim

                Etüd:

On yedinci yüzyıl Hollanda ve Flaman tür ve portre resimlerinde yer alan giysi tasvirlerini bir moda anlayışından söz edecek şekilde ele almak için, bir grup resim kültürel değerler ve duyarlılıklara yön veren toplumsal, ekonomik, sanatsal ve entelektüel unsurlarla birlikte incelenir. Modayı meydana getiren değişkenleri öne çıkartmak için hem giysi kodlarını tanımlamak hem de toplumun değerlerinde belli duyarlılıkları uyarabilecek kod değişimlerine (F.Davis,1997:26) hassas olan sanatçıların kaynaklarına bir kaç mecra üzerinden yaklaşmakla mümkün olabilir.  Bu mecralar, dönemin kültürel metinleri, resimli kitaplar ve denizaşırı ticaret ile Hollanda’ya gelen giysi nesneleridir. Resimler bu kaynaklara dayanarak incelenecek kod değişikliklerinin içerdiği belirsizlikler üzerine bir sınırlandırma önerilebilecektir.

 Barthes'ın yöntemi aracılığıyla tarihsel resimlerin belirsizliklerini sınırlama düşüncesi her şeyden önce bir fikir etüdü olarak önerilmektedir.

 Barthes'ın Moda Sistemi:

Roland Barthes’ın Moda Sistemi[1] çalışmasında çizdiği çerçevenin giysi kodlarındaki değişimlerin tahmin edilmez biçimlerinden ve dönemsel düzensizliklerinden doğan belirsizlik veya çok anlamlılık olgusuna Batı toplumunun duyduğu bir tepkiye karşılık geldiği tartışılabilir. Barthes’ın yöntemi -ki kendisi çalışmasını tamamen bir yöntem olarak tanımlamaktadır (Barthes,1990, ix) giysiyi üç kategoride inceler: imge olarak giysi, yazılı giysi ve bu ikisinin tek bir kimliği üzerinde tekrar oluşturduğu katman olan gerçek giysi. Böylece her bir giyim nesnesi için üç farklı yapı vardır: biri teknolojik, biri ikonik ve üçüncüsü de sözel. İmge olarak giysi içindeki maddelerin ilişkisi uzamsal, yapısı plastik olup fotoğraf olarak tayin ettiği genel bir sisteme bağlıdır. Yazılı giysiyi meydana getiren özlerin ilişkisi ise sözdizimsel, yapısı söz(s)el olup genel sistem olarak “dil”e bağlıdır. Üçüncü kategori olan gerçek giysi ise üretim eylemlerinin çeşitli izlerinden ve bunların gerçekleşmiş amaçlarından oluşur. Bu üçünü birbirine dönüştüren bir de mekanizma tanımlar: gerçek olandan imge giysiye kaydıran dikiş tasarımı, gerçek olandan yazılı giysiye götüren mekanizma dikiş teminolojisi, ve ikonik giysiden sözel yapıya aktaran da dilin artgönderimsel kullanımıdır. [2] Araştırma külliyatı için 1958-1959 arasındaki bir yıl içinde Fransa’da yayımlanan iki moda dergisi ve ek olarak başka iki moda dergisi ve günlük gazetelerin moda eklerini seçmiştir. Bu örneklem grubuyla göstergebilimsel bir proje olarak Modayı genel anlamda tanımlamayı hedeflemiştir. Moda dergisindeki fotoğraflarla metnin beraber yer aldığı bölümleri inceleyerek şu soruları düzenlemeye çalışır: Gerçek ya da imgesel olsun, bir nesne dile çevrildiğinde ne olur? Ya da bir nesne dille karşılaştığında ne olur?(s.12)

Barthes’ın dilin ve giysinin birbirine çevirisi olarak tarif ettiği çalışmasında modanın bir anlatı haline geldiği gözlemlenir. Yedinci bölüm olan Türler Savı’nda; teknikler, biçimler ve kullanımların çeşitliliği gibi doğada olan ne varsa “türler” adını verdiği bir nosyona yerleştirir. “Türler savı” olarak tanımladığı bir sistemle doğada bulunan her şeyi kültür tarafından benimsenir ve idrak edilebilir hale getirir. Buradan anlamların çokluğuna varır ve yan anlam(connotation) süreci başlar. Böylece retoriğe doğru gider. (1990:97) Retorik, yazara göre modanın Dünya’ya açıldığı bir aşamadır. Moda işaretleri gösterilen(signified) olarak “akıl yürütmeye” denk gelmektedir. Moda retorikle beraber daha soyut bir anlamdan ideoloji gibi akıl yürütmenin bir uyumuna dönüşerek retorik dil aracılığıyla Dünya ile belirli bir yabancılaşma içinde ve insanlığın belli bir mantığı olarak iletişime geçer. Dünya’ya doğru yaklaşırken de bu yan anlamsal sistemin hareketinden dolayı anlambilimsel varlığının çoğunu kaybeder. [3]

Bu sisteme göre modanın tarihsel ve hatırlanan olmak üzere iki farklı devam süreci bulunmaktadır. Barthes tarihsel olanı Kroeber’in[4] çalışması üzerinden tanımlar; tarih belli moda değişikliklerini azıcık da olsa hızlandırmanın dışında modaya müdahalede bulunmaz. Her durumda tarih, biçimleri üreten değildir ve böylece Napolyon dönemi ile yukarıya alınmış bel yükseklikleri arasında bir benzeşim (analoji) bulunmamaktadır. Bununla beraber modadaki değişimlerin düzenli olduğunu ve düzen aralığının aşağı yukarı yarım yüzyıl, tam bir periyodun da bir yüzyıla denk geldiğini iddia etmektedir. Kısaca söylemek gerekirse tarihsel perspektiften bakıldığında moda düzenli bir olgudur. Bu düzen modanın kendisinden, içten gelen (endojen) yapısından kaynaklanır; bunun sonucu olarak biçim ve tarihsel bağlam arasında kalıtsal bir ilişki yoktur. Barthes mikro-artzamanlılıklar (micro-diachronies) terimiyle kısa dönemli modaya değinir. Mikro art zamanlılıklar en son modanın mevsimlik çeşitlemeleriyle (varyasyon)  ifade edilebilir. Bu mikro artzamanlılıklarda, retorik ve sistemin kendisi nedeniyle hiçbir değişim kuralı öngörülemez. Retorik[5] sürekli olarak yazılı ifadeleri (uzun, daha uzun) ve örneğin santimetre cinsinden ölçümleri bir birine karıştırır. Retorik böylelikle artzamanlılık bakımından bu katı ifadeleri birbiriyle karşılaştırmaktan yoksun bırakır.

Moda, tarihi düzeyinde yapılandırılmış olup sadece algılandığı düzey olan güncellik içinde parçalanmıştır (Barthes:299). Bu nedenle, Moda üzerine kafa karışıklıkları onun kendi statüsünden değil, kendi hafızamızın sınırlarından kaynaklanır. “Moda çehrelerinin sayısı yüksek olsa da sonsuz değildir. Moda yapılarının kombinasyonları mitlere özgü biçimde keyif verici bir olguya, sezgisel bir yaratıma, önlenemez böylece de canlı bir yeni biçimlerin açılımına dönüştürülür.”

Barthes'ın retorik araçları ve giysi:

Barthes sisteminde metne ve dilbilimin yöntemlerine öncelik vermiştir. Onun için imgelerden oluşan moda metnin öncülüdür. On yedinci yüzyılın moda anlayışını Barthes’in göstergebilim modeline göre ortaya koymak gerekli olduğunda metne denk gelecek bir araç kullanırız. On yedinci yüzyıl portre ve tür resimlerinde yer alan giysi tasvirlerinin böyle birer araç olabileceği tartışılabilir. Klasik retoriğin bir prensibi olan zaman ve mekâna uygun sosyal davranışlar olarak tanımlanabilecek decorum içinde yer alan giysiler işte bu prensibin takip edilmesine elverişli, bu nedenle de dil ile benzeşiminin kurulabileceği bir araçtır.

Klasik retoriğin dil için uyguladığı beş bileşeninden ilk üçünü(Corbett, Connors:17-21) Hollandalı ressamların eylemlerinde gözlemleyebiliriz. Inventio- konunun ya da öznenin keşfedilmesi ya da seçilmesi-, dispositio –konuyu, özneyi oluşturan resimsel elemanların organizasyonu ya da kompozisyonu, elocution- üslup ya da sanatçının sanatsal kanaatleri resimdeki giysi seçiminde rol oynayan faktörlerdir.

Moda, Eski Moda:

1662’de Amsterdamlı bir hukukçu J. Van B. El kitabında, hükümetin kadife ve satenin halktan herhangi birileri tarafından giyilmesine karşı hazırlanan önlemleri anlatmaktadır. Bu kitapçığa göre devlet ve şehir yönetimlerinin üyeleri, yasaları da yapanlar olduklarından ne isterlerse giyebilirlerdi. Aynı şekilde kırk elli bin gulden sermayesi bulunan tüccarlara da sınırlama getirilmezdi. Bu genel kurala göre diğer tüm tüccarlar, dükkân sahipleri ve zanaatkârlar kadife ve ipek giysilerini işlerine uyacak şekilde ve bundan öte atayurtlarına daha kârlı olacak şekilde yün ve diğer malzemelerle değiştirmeliydiler. Aynı yazara göre ressamlar bu kuralın dışında tutulmalıydılar: “Ressamlara gelince; bu konuda bir çözüm bulamadım; bu kişiler türlü türlüdür; bazıları gerçekten de her şeyi olağanüstü resmeden ressamlardır ve onlar sanatta ve ince zekâda Tanrısaldırlar. Diğer tür ressamlar ise acemi ve kaba ressamlardır.”[6] Buradan anlaşılabildiği kadarıyla çok yetenekli ressamlar giysi kurallarının getirdiği kısıtlamalardan muaf olan bir kesimdi.

Giysinin kodlarına dair izler Hollanda’da çıkan gider kanunlarında da düzenlenmekteydi. Giysilerin malzeme ve renklerine göre hangi sınıf tarafından giyilmesi gerektiği toplum tarafından iyi bilinen normlardı.[7]

On yedinci yüzyıl portre ve tür resimlerindeki giysilerin, modaya uygunluğu, modelin yaşı, sosyal statüsü ve mesleğine göre değişmekteydi. Yüksek sosyal statü ya da varlık modaya uygun giyinmenin tersine eski moda giysilerle karakterize edilmekteydi.

  İllüstrasyon1: İrem Arıkan Ekşi

 

                Rembrandt’ın Rahip Anslo ve eşi Aeltje Schouter portresindeki giysiler eski modanın tıpatıp örnekleridir. Rahip yüzyılın başından beri erkeklerin genellikle ev içinde sıcak ve konforlu olduğu için doublet üzerine giydikleri bir üst ceket olan etrafı kürkle astarlanmış tabaard giymektedir(Şekil1). Ayak bileklerine kadar uzun olabilen, elin ve kolun alt bölümünün dışarı çıkabilmesi için dirsekten yırtmaçlı bol ve sarkan kollu, şal yaka bir üst ceketti. Bu giysinin resimlerde ilk kez görülmesi on beşinci yüzyılın sonuna denk gelir. On altıncı yüzyılın başında modaya en çok uygun olan erkek giysilerinden biri iken 1550’lerde ise eski moda kabul edilmekteydi. Bu giysinin en görkemli örnekleri brokarlı, altınlı kumaşlarla dokunmuş ve çok pahalı kürklerle astarlanmıştır. Ne var ki 1531’de altınla dokunmuş bu giysiler V. Charles’ın giderler kanunuyla toplumun en üst sınıfı için bile yasaklanmıştır. On yedinci yüzyılda kendini bu giysi ile resmettirmek isteyen modeller için bu ev giysisi öğrenme, gelenekler ve hatta antikiteyi temsil etmekteydi. [8] Karısıyla birlikte kendini resmettiren Anslo giysi ticaretiyle hatırı sayılır bir servet edinmiştir. Her iki mesleğinin ve yüksek gelirinin sağladığı ayrıcalıklı toplumsal konuma rağmen sadece siyah giysisinin üzerine giydiği tabaard ile kendini geleneksel değerlere sadık bir vakarla resmettirmiştir.

            On yedinci yüzyıl portre ressamları eski moda olan giysilere muhafazakarlık, alçakgönüllü yaşam alışkanlığı gibi belirli bir kimliği vurgulamak için sıkça başvurmuştur;  Onlarca örnek içinden Frans Francoisz Hals’ın Maritge Claesdr Voogt portresi bunlardan bir tanesidir. Anslo’nun eşi Aeltje ve Haarlem Belediye Başkanı Pieter Jacobsz Olycan’ın eşi Maritge’nin ortak özelliği eşlerinin mesleği ve gelir düzeyleri nedeniyle toplumun üst sınıfına mensup olmaları, yaşları ve evli olmalarıdır. Bu özelliklerini portrelerinde özellikle dindarlık ve kanaatkâr yaşam alışkanlıkları ile vurgulamak istedikleri tartışılabilir. Özellikle Maritge’nin elinde bu tür portrelerde sık kullanılan bir sembolü, Kitabı Mukaddes’i görmekteyiz. Bu kadınların üzerindeki giysi Hollandaca vlieger denilen üç parça bir giysi kombinasyonunun en üst parçasıdır. Stomacher[9], etek ve kürkle astarlanmış, üzeri de genellikle kürklü bir yelek ceketten meydana gelen bu parçanın sadece evli kadınlar tarafından kullanıldığı görülmektedir.[10]  Bu giysinin İspanyol ropa’dan türediğini belli başlı kaynaklar[11] ele alsa bile giysinin genel görünümü ve havası ropa’dan daha sade olup ropaya eşlik eden hem fırfırlı hem dantelli kenarları olan bir yaka yerine ruff denilen sadece fırfırlı, yuvarlak bir yaka ile beraber giyilmiştir(Şekil2).

                Vlieger orta yaş üzerinde 1640'lara kadar, tabaard gibi gelenek, ciddiyet ve yaşamın dindar bir şekilde yaşanmasının bir temsili olarak kullanılmıştır. Muhafazakâr ve gösterişsiz giysilerin Hollanda toplumunda olumlu anlamları bulunmakla beraber eski modanın kasten kullanılması ve Mennonit mezhebine bağlı olanların tek tip kıyafetleri dönemin etkili pastörü Teellinck(ö.1629) tarafından tepki görmüştür.

                “İnsan şerefini ve dindarlığını giysilerinin sadeliğinde aradığında, dervişler, Mennonitler ve bazı ikiyüzlülerin bugün yaptığı gibi sade giyindikleri için kendilerini Allah’a daha yakın sanarak böbürlenirler. Bunların arasında ciddiyet ve sertlik içinde giyinenler arasında gerçek bir Allah korkusundan ziyade gururdan böyle giyinenler vardır ve onlar bu alçakgönüllü kıyafet içinde havalı kıyafetler giyenlere göre daha fazla gururludurlar.”(de Winkel,2006:77)

                Anslo ve Aeltje’nin evleri gelirlerinden beklenmeyecek şekilde gösterişsizdir, pahalı mobilyalar ya da eşyalar görünmez. Kıyafetlerde egemen olan siyah on yedinci yüzyılda yönetici sınıfın ve muhafazakarlığın bir temsili olarak karşımıza çıkmaktadır. Şehir eliti olarak adlandırılan yöneten ve zengin tüccarlar sınıfının ortak giysi dilinin rengi her zaman siyah olmuştur.

 

                Gerçek olmayan giysiler: Yabancı giysilerin taşıdığı anlamlar

                Hollanda sanatında farklı kültürlere ait yabancı kıyafetlerin kullanılması özellikle Rembrandt’ın eserlerinde sıkça karşımıza çıkar.[12] Jan Lievens’in Pelerinli ve Sarıklı Erkek Çocuk portresi bu türe verilebilecek güzel örneklerden bir tanesidir. Lievens'in bu resmi yabancı ya da Doğulu bir modelin poz vermesi sonucu yapılmamıştır. Bu resim bir troni[13] örneğidir.  Troniler anonim bir modeli ifade eden, bir başka deyişle kimliği belli olmayan bir modeli yansıtan, farklı bir milliyet ya da toplum grubunun belirgin özelliklerini vurgulayarak resmedilen yüz ve baş resimleri olarak tanımlanır.  Doğulu kimliğe sahip giysilerle bu resimlerde yer alan yüzlerin Hollandalı görünümleri arasındaki karşıtlık çarpıcıdır.

On yedinci yüzyılda yaşayan bir Hollandalı için Lievens’in pelerinli anonim çocuğunun giysileri alışılmış giysilerden farklıdır. Ressamların modellerini kurgusal bir yerde betimlemek amacıyla seçtikleri doğu kostümleri modeli uzak bir geçmişe, uzak diyarlara ya da başka bir zamana yerleştirmektedir. Modelin giysi ve aksesuarlar aracılığıyla tarihi veya mitolojik bir kahramanın karakterini giydiği tarih portresi türünde giysi yan anlamlar yaratma niteliğini en yüksek potansiyeliyle kullanır. Lievens bu portrede bulunan sarığı kendi yaratıcı imgelemi ile olduğu kadar stüdyosunda bulunan tiyatro kostümlerine bakarak ya da on yedinci yüzyılda ressamların erişebildiği kostüm kataloglarına, baskı kitaplarına bakarak da yapmış olabilir. Rembrandt'ın yakın bir meslekdaşı olan Lievens, Rembrandt'ın sahip olduğu gibi bir giysi arşivine sahip olmuş olabilir. Lievens'in bu portrede kullandığı giysinin gerçeğe yakınlığı ya da nereden gelmiş olabileceği resmin görsel ışık ve renk etkisinden daha geride görünmektedir. Altın sarısı bir ışık, turuncu üst ceketin rengiyle uyum içinde ve aynı doygunluktaki bir mavi karşıtlığı ile denge içinde, çocuğun içten bakışına daha sıcak bir hava katar. Cesare Vecellio'nun Osmanlı padişahlarını ve askerlerini çizdiği gravür kitabı gibi kitapların da gerçeği tam anlamıyla yansıtıp yansıtmadığını net olarak bu çalışmanın içinde söylemek mümkün değil. Ancak bu kitapların Hollanda ressamları tarafından erişilebilir olması ile ressamlar tarafından seçilen doğulu kostümleri arasında bir bağlantı olduğu söylenebilir. On yedinci yüzyıl sanat teorisi, ressamların gravür baskı kitaplarını kendilerine kaynak olarak kullanmalarını tavsiye eder. William Goeree 1670'de, bir ressamın, sarıklar ve başlıklar gibi antik giysi ve aksesuarlar üzerine derinlemesine bilgilenmesi gerektiğini yazmaktadır(van de Wetering,2005:98). Lievens'in pelerinli ve sarıklı çocuğunun giydiği altın zincirli üst ceket, ressamın yaratıcı imgeleminin ürünü olabilir. Altın zincir pek çok ressam tarafından portrelerde anlam taşıyıcı bir unsur olarak kullanılmaktadır. Belediye başkanları ya da yöneten sınıf tarafından üstün başarıları için bazı ressamlara bu yüzyılda altın zincir ve madalyon verilmiştir. Adrien van der Werff'in eşi Margaretha van Rees ve kızı Maria'yla beraber kendi otoportresinde kullandığı altın madalyon ve zinciri üstün başarısı nedeniyle bir Alman prensinden almıştır. Altın zinciri bir üst sınıf kimliği anlamında madalyonla beraber başka pek çok portrede görebiliriz. Aynı şekilde Rembrandt'ın altın zincirli yaşlı adam portresindeki madalyonlu zincir sosyal statü sembolüdür. Altın zincir, kadınlarda da stomacher üzerinde bele geçirilen şık bir aksesuar olarak karşımıza çıkar(Şekil2). Altın zincirin olumlu anlamları Lievens'in sarıklı çocuk yüzüne de atfedilebilir. Böyle bir zincir takacak sosyal statüye uygun bir yaşta olmamasına rağmen giyside bulunması bu aksesuarın ressamın kendi sanatsal imgelemi sonucu seçilmiş olabileceği fikrini kuvvetlendirmektedir.  

 

          
 

            Türler arası hiyerarşi:

                Tarih portreleri on yedinci yüzyıl Hollanda resminde en yüksek tür olarak kabul edilmekteydi. Bu eğilim on beşinci yüzyıl İtalya'sının sanat ortamındaki egemenliğinden beri süregelen bir tutumdu. On yedinci yüzyıl Fransız sanat eleştirmeni De Piles ve diğer teorisyenler resimde insanın idealize edilmesi gerektiğini söyleyerek Rembrandt ve özellikle de Hollanda tür ressamlarına karşı çıkmaktaydılar. Onlara göre antik olanın bilgisi olmadan ve doğadan yalnızca güzel olanı almadan resim yapmak doğru olamazdı. On yedinci yüzyıl Hollanda resmi bilindik olan şeyleri, belirgin detaylarıyla, gördüğü, gözlemlediği ve duyumsadığı biçimde resmetmekteydi. Oysa on yedinci yüzyıl klasik düşüncesinde ideal olan ve gerçek olan arasındaki gerilim artmıştı. İdeal güzelliğe yakın duran sanat yazarları, kahraman tanrıları ve karakterleri, Kitabı Mukaddes'ten mitolojik anlatıları, idealize güzelliği yansıtan portreleri diğer konulardan üstün görmekteydi. On yedinci yüzyıl Batı ve Güney Avrupası'nın genel eğilimi böyle iken Hollandalı ressamlar yaşamı tüm gerçekliği ve bütünselliği içinde aktarmaktaydı. Yüzyılın ortasında yeni doğan Hollanda “cumhuriyeti” içinde halk yaşamın birebir içindeydi. Katolik kilisesinin egemenliği ve İspanya'nın ağır vergilerinin yarattığı baskıdan bunalan Hollanda zorlu geçen seksen yıl savaşlarından sonra kendi yaşamını kurmuş, sanatını da bu yeni yurtta kendisi için yeniden kurmuştu. Sanat hamisi kiliseler ya da aristokratlar yerine halk evlerinin duvarları için resim sipariş etmiş, evlerde resim görmek çok geniş bir kesimin imkan bulduğu bir olgu haline gelmişti. Hollandalılar kendi portrelerini kendi yaşam gerçeklerinden üretmişler, güzel olanı ve idealize edileni resimlerinde eleştirilerle, uyarılarla iç içe vererek onları yeni baştan tanımlamışlardır. Tam olarak ulusal bir sanat hareketini ve benzersiz bir projeyi olgunlaştırmışlardır. On yedinci yüzyılda ülke dışında herhangi bir popülaritesi olmayan Hollanda resmi on dokuzuncu yüzyıla gelindiğinde sanat eleştirmenleri ve yazarlar tarafından keşfedildi. Thoré Bürger 1866 yılında Vermeer üzerine yayınladığı makalesinde Hollanda resminde hiyerarşi değil panarşi bulunduğunu söylemektedir. Bununla beraber on yedinci yüzyılda türler arası hiyerarşi geleneği bir ölçüde Hollanda ressamları arasında da mevcuttu. Tarih resmi türü, portre türüne göre, portre manzaraya göre, manzara da ölü doğa tasvirlerine göre daha üstün türler olarak görülürdü çünkü ressamın hem kapsamlı bir tarih bilgisine sahip olması, hem de tarihsel dekoru ve kahramanların yüz ifadelerini en inandırıcı bir şekilde ortaya koyacak yaratıcı bir imgelem gücü göstermesi gerekirdi. Buna ek olarak resim konusunda çok kapsamlı bir eseri bulunan ressam Samuel van Hoogstraeten 'e göre; tarihsel bir resimde hem figürlerde hem de aksesuarlarında bolluk ve çeşitlilik bulunmalıydı (de Winkel:193).  Rembrandt'ın kendisini her zaman bir tarih ressamı olarak görmek istemiş olmasını, hiç bir zaman diğer ressamlar(masterlar) gibi tek bir türe bağlı kalmayışını, portre türünün belli başlı kurallarından çok daha farklı bir yönde ressamlığını geliştirmesini on yedinci yüzyıldaki genel hiyerarşi bakışıyla açıklayabiliriz. Dönemin egemen tür hiyerarşisine rağmen Hollanda resminde dini ve tarihsel türler dışındaki diğerlerinin, özellikle de günlük yaşam olaylarını resmeden ve bundan dolayı Hollanda'da doğan tür resminin tüm canlılığı ve popülaritesi ile benimsenmesi sanat teorisyenleri için alışılmışın dışındaydı. Hollanda resminde “(belli)bir aslan,kartal, köpek, kelebek, mor, yakut kırmızısı, zümrüt yeşili, bunların tümü evrende aynı haklara sahipti” diye yazmaktadır Thoré Bürger (Slive, 1962:478). [14]

                Anthony van Dycke Hollanda'nın dışında İngiltere ve Fransa'da modellerini dönemin giysilerinden farklı görünümde kıyafetlerle resmetmiştir.

 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


 

                Yüzyıl ortasına gelindiğinde ruff denen fırfırlı yakalar eski moda olmuş yerini dantelli düşük yakalar almıştı, bel seviyesi biraz daha yukarı gelmişti. Bu dantelli yakaların en güzel ve detaylı örneklerini evlilik portrelerinden gözlemlemek mümkündür. Mireveld'in Aegje Hasselaer portresi bunların zarif örneklerinden biridir. Yakalar yüzyıl ortasına gelindiğinde daha az dantelli görünmektedir. Caspar Netscher'in Cristine van der Wart portresi ve Christine'nin en küçük dört çocuğunun portreleri bu yakaların klasik örneklerini gösterir. Özellikle Hollanda'da bu yakalar mutlaka giysinin bir parçasıyken İngiltere'de de yakalar giysinin önemli bir parçasıydı. Ancak Anthony van Dycke İngiltere'de 1630larda gerçekte giyilen kıyafet parçalarının dışında giysilerle resmettiği modellerini bize sunar. Catharine Howard (1638) ve Lady Mary Villiers Herbert of Shurland (1636) portresi van Dycke'ın giysiye kendisinin getirdiği yaratıcı unsurları göstermektedir. Onun giysilerinde yakalar, aksesuarlar, kollardaki süslemeler, kurdeleler, iç etekler çıkarılmıştır. Giysiler görece azalmış ve bedeni daha çok gösteren kıyafetler yaratılmıştır.  Şekil 6'da Catharine Howard'ın inci kolyesi ve küpeleri dönem portrelerinde görmeye alışık olduğumuz büyüklükten daha gösterişli ve büyüktür. Kıyafetinin yakasındaki dekolte 1630lar için oldukça derin sayılabilir. Kollar çok kabarıktır, bel seviyesinin ise tam olarak nerede olduğu belirsiz bir hal almıştır. Bu giysileri pek çok portre resmindeki kıyafetle karşılaştırdığımızda van Dyke'ın giysilerinin gerçeği yansıtıp yansıtmadığı konusunda şüpheye kapılmamız makul görülebilir. Ayrıca 1630'lardaki diğer portre resimlerini gözlemlediğimizde van Dycke'ın giysi tasvirlerini sanatçının kendi yaratıcı ürünleri olduğu söylenebilir. [15]   

                Bu kıyafetler dönemin popüler kavramı sprezzatura ile ilişkilendirilebilir. Baldassare Castiglione 'nin Courtier kitabında geçen bu terim umursamazlık/aldırmazca bir tavır olarak dilimize çevrilebilir.  Çok gayret isteyen bir işin gerektirdiği emek gösterildiği halde, sanki hiç de oralı değilmiş gibi yapmak. Bu terimi Marieke de Winkel Rembrandt'ın Jan Six portresi ve gravüründeki yakaları açıklamak için kullanmıştır. Yakaların hafifçe düzensiz oluşunu, tam kapanmamasını bu terimin getirdiği erkekler için uygun sayılabilecek hafif bir umursamazlık ya da dikkatini kendi ilgi alanlarına(okumak, felsefe, düşünmek ve tüm entelektüel uğraşlar ya da askeri, dış dünyada aktif erkek rolü gibi) yöneltmek gibi anlamlarla açıklamaktadır. Van Dycke'ın bu iki portresinde de bu terimle ilişkili bir anlam daha rahatlamış belki biraz aldırmaz görünen ya da yeterince süslü giyinmemiş modeller için kullanılabilir ki bu da o dönem için yeni bir moda anlayışı, yeni bir çekicilik kimliği olabilir.

                SONUÇ:

                Gider kanunları, sanat üzerine metinler, sanatçıların topladıkları giysi nesneleri, resimli kitaplar ressamların toplum duyarlılıkları ve kendi imgelemleri arasında bağlantılar kurmalarını sağlayan araçlardır. Bunlara dayanarak ressamların motivasyonları hakkında belli sınırlamalar ortaya konmuştur. Giysi parçalarının taşıyabileceği anlamlar öncelikle bu sınırlamalar üzerinden ve decoruma uygunlukları bakımından tartışılmıştır. Tarihsel bir resim grubunun analizini Barthes'in Moda sistemi üzerinden yapmak için kurulan bağlantı “türler savı” içinde geçen yan anlamların ortaya çıkışı üzerinden düşünülmüştür. Modanın Dünya ile iletişime geçtiği aşama olarak ifade ettiği “retorik sistem” içinde giysinin kültür içinden atayabileceği anlamlara yakından bakılmıştır.
                Bu çalışma belirsizlikler ve yan anlamlarla evrilen moda olgusu hakkında yeni iç görüler sağlayabilecek bir diyalog yöntemi olarak önerilmektedir.


İllüstrasyonlar(sırasıyla:Şekil 1-2-3-4-5-6):İrem Arıkan Ekşi


 
                KAYNAKÇA:

Aristoteles, Retorik,Yapı Kredi Yayınları, 1995

Barthes, R., The Fashion System, University of California Press, 1990

Boucher, F., A History of Costume in the West, Thames and Hudson, 1996

Carter, M., Fashion Classics from Carlyle to Barthes, Berg Publisher, 2003

Castiglione, Baldassare, The Book of The Courtier,1528, Aldesine Pres


Condra, J., The Greenwood Encyclopedia of Clothing Through World History. Vol2., Greenwood Press, 2008

Corbett, E. P.J., Connors, R, J., Classical Rhetoric for the Modern Student,  4th ed., Oxford University Press, 1999.

Davis, F., Moda, Kültür ve Kimlik, Yapı Kredi Yayınları, 1997.

Fuchs, R.H., Dutch Painting, Thames and Hudson, 1978

Gordenker, E, Rhetoric of Seventeenth Century Dress in Dutch and Flemish Portraiture,The Journal of The Walter Arts Gallery, 1999, Vol.57. 87-104

Kroeber, A. L. ve Richardson,J., Three Centuries of Woman’s Dress Fashions, Berkeley and Los Angeles: University of California Pres,1940

Hill, M, H., Bucknell, P, A., The Evolution of Fashion, Drama Pub, 1987

Ulaş,S. E., Felsefe Sözlüğü, Bilim ve Sanat, Ankara, 2002

Slive, S., Realism and Symbolism in Seventeenth-Century Dutch Painting, Deadalus, Vol.91, No.3, 1962:478

SSM Rembrandt ve Çağdaşları Hollanda Sanatı'nın Altın Çağı Sergi Kataloğu, Mas Matbaacılık, 2012

De Winkel, M., Fashion and Fancy: Dress and Meaning in Rembrandt's Paintings, Amsterdam University Press, 2006

Van de Wetering, E,  Bruyn, J, A., Corpus of Rembrandt Paintings: The Self-Portraits IV, Springer, 2005

 

 

 



[1]           Moda Sistemi modanın temsiline ya da giysinin dile çevrilmesine dair yapılmış ilk çalışmadır ve çok spesifik bir döneme ait malzemeyi çok detaylı bir analizle ele alarak bir teori modeli kurmuştur. Modayı giysileri güncel dil üzerinden anlatmak amacıyla kavramlar kurmuş ve bu kavramlarla anlamları arasında mantıksal bağıntılar kurmuştur. Modanın içinde filizlendiği belirsizlik unsuruna karşılık modanın anlatı kapasitesi gösterilmektedir. Modayı yaratan unsurlardan bir tanesi olan gösteren gösterilen arası değişimin sabit bir modele göre ele alması nedeniyle indirgeyici ve katı bir yaklaşımı vardır. Modayı disiplinler diyaloğu içinde ele alan kültür çalışmaları bu değişimlerin niteliği hakkında daha fazla ipucu sağlayabilir. Modayı, kişiyi bireyselleştiren ve sosyalleştiren güçlerin çelişkili arzuları arasında bir denge yaratmak olarak ele alan moda psikolojisinin, sosyoloji, feminist kadın çalışmaları ve göstergebilim teorileri gibi disiplinlerle kaynaştıran yaklaşımlar da modayı yaratan belirsizlik ve anlam çokluğu kavramlarına bakış açımızı genişletebilir. 
 
[2] Artgönderimsel Anaphorics of language anlamında kullanılmıştır.. Sözcük tekrarı yapmamak için ima anlamında kullanılan sözcükler.:“bu” kesim takım, “bu” giysi vb. (Barthes,1990:7)
[3]Modanın işaretleri akıl yürütmeye dönüşürken göstereni(signfier) süreksizleşir ve gösterileni(signified) de örtük ve tanımsız hale gelir. (1990:278). 
[4]A. L. Kroeber ve J.Richardson, Three Centuries of Woman’s Dress Fashions, Berkeley and Los Angeles: University of California Pres,1940
[5]Retorik söz bilgisi ya da belagat olarak da bilinir. Sözlük anlamı dili başkalarını ikna etmek ya da etkilemek için kullanma sanatı, uslamlama, tartışma, söz söyleme sanatı. (S.E.Ulaş, Felsefe Sözlüğü, Bilim ve Sanat, Ankara, 2002)Retorik geniş anlamda insanın dahil olduğu her tür sözel ifadeyi kavramaktır. Donald Bryant’ın tanımında retorik fikirleri insanlara alıştırma/uydurma ya da insanları fikirlere alıştırma/uydurma işlevidir. On sekizinci yüzyıl İskoç retorikçi George Campbell’e göre ise retorik “anlamayı aydınlatmak, imgelemi memnun etmek, tutkuları harekete geçirmek ya da iradeyi etki altında bırakmak” olarak ele alınmıştır (E.P.J. Corbett ve R.J. Connors, Classical Rhetoric for The Modern Student, 4th ed.,Oxford University Pres, 1999:1-2 ) Toplumumuzda bir kitleyi etkilemek üzere tasarlanmış en çok bilinen söylem formlarına baktığımızda modayı, reklamı ve her türlü görsel iletişimi görmekteyiz. İşte Hollanda portre ve tür ressamları da toplumlarının normlarıyla paralellik içinde resimlerini birer retorikçi gibi kültürel iklim içinde kullanmışlardır. (E. Gordenker, The Rhetoric of Dress in Seventienth Century Dutch and Flemish Portaiture, The Journal of Walter Arts Gallery,Vol.57 Place and Culture in Northern Art, 1999:87-104)
[6]E. Van de Wetering, J.Bruyn, A Corpus of Rembrandt Paintings: The Self-Portraits, Rembrandt Research Project Foundation Deluxe Edition, 2005
[7]The Count Baldessare Castiglione, The Book of The Courtier,1528, Aldesine PresTam metni(Temmuz.2012): http://archive.org/stream/bookofcourtier00castuoft/bookofcourtier00castuoft_djvu.txt
[8]Marieke de Winkel: Fashion and Fancy: Dress and Meaning in Rembrandt’s Paintings, Amsterdam University Press, 2006: 27-29
                 
[9]Hollandaca borst. Borstun kelime anlamı göğüs.
[10]Vlieger’in sadece evli kadınlar tarafından giyildiğine dair kanaat evli olmayan kadınların öldükten sonraki giysi stoklarında/envanterlerinde bu giysiye henüz hiç rastanmamış olmasından ve evli kadınların envanterlerinde ortaya çıkmalarından kaynaklanmaktadır. (de Winkel, 2006:286)
[11] F.Boucher, A History of Costume in the West, Thames and Hudson, 1996: 250-255. Ropa’ya örnek olarak Lahey, Mauritshuis’te bulunan Ball at the Court of Isabella Clara Eugenia portresindeki giysi ile 1625lere kadar tarihlenmiş herhangi bir Hollanda evlilik ya da aile portresindeki kadın giysileri karşılaştırılabilir.
On yedinci yüzyıla ait stomacher ve etek kesimlerine detaylı bir bakış için: M. H. Hill ve P.A. Bucknell, The Evolution of Fashion, Drama Pub, 1987: 78-111
[12]SSM Kataloğu, Rembrandt ve Çağdaşları, 2012, İstanbul:64. Doğulu figür betimlemeleri Hollanda sanatında Kitabı Mukaddes’te yer alan sahnelerin resmedildiği çalışmalar içinde özellikle 1620lerde belirginleşir.
[13]Tronie. SSM Rembrandt ve Çağdaşları Sergi Kataloğu, 2012,İstanbul:65
[14]             Seymour Slive, Realism and Symbolism in Seventeenth-Century Dutch Painting, Deadalus, Vol.91, No.3, 1962:478
[15]             E. Gordenker, Rhetoric of Seventeenth Century Dress in Dutch and Flemish Portraiture,The Journal of The Walter Arts Gallery, 1999, Vol.57. 87-104

Yorumlar

Popüler Yayınlar